KAMU ÇALIŞANLARINA ZAM YAPILMIŞ GİBİ GÖSTERİP, SIFIR ZAMLA KANDIRAMAZSINIZ?
EMEKTEN VE HALKTAN YAN ABÜTÇE İSTİYORUZ!
Türkiye İstatistik Kurumu tarafından 3 Temmuz 2020 tarihinde açıklanan Haziran ayı enflasyon verilerine göre, Ocak 2020 ile Haziran 2020 aylarını kapsayan 6 aylık enflasyon %5,75 olarak gerçekleşmiştir.
TÜİK pandemi sürecinde; başta gıda fiyatlarında olmak üzere milyonlarca insanın sokakta, çarşıda, pazarda, mutfakta yaşadığı astronomik artışları yine görmezden gelmiştir.
TÜİK’in enflasyon rakamlarını açıklanmasının hemen ardından iktidara yakın medya her zaman olduğu gibi yine “Memura üç zam birden”, “En düşük memur maaşı 4152TL” oldu türünden kamuoyunu yanıltıcı “müjde” manşetleri atmıştır.
Şu bilinmelidir ki, hükümetle sendikalar arasında imzalanan toplu görüşmelerde yandaş sendika ile hükümet 2020 Ocak ile 2020 Haziran aylarını kapsayan 6 aylık maaş artışını %4 olarak belirlemiş, ancak hükümet tarafından öngörülen ve yandaş sendikanın da olur verdiği 6 aylık enflasyon %5,75 olarak gerçekleşmiş, enflasyon hükümetin öngörüsünden TÜİK’in bütün fiyatları aşağıya çekme çabasına rağmen 1,75 artmış, yani %43’lük bir yanılması ile sonuçlanmıştır. Bu bir zam değildir. Bu emekçinin kaybının telafisi bile değildir. Maaşların enflasyon oranında artırılması demek aslında sıfır zam demektir. Kamu çalışanları bugün sıfır zam almışlardır. 1,75 enflasyon farkı ise eksideki ücreti sıfır artışa ancak taşımış, buda emekçinin alın terinin anasının ak sütü gibi hakkıdır. Bir artışın zam olabilmesi için enflasyonun üzerinde olması gerekir. Kamu çalışanları son 20 yıldır zammı zaten unuttu.
Kısacası yandaş medya ne yazarsa yazsın, siyasal iktidarın siparişine göre rakam açıklar hale gelen TÜİK verilerine artık itibar eden de kalmamıştır.
Kıymetli basın emekçileri, sevgili kamu çalışanları, değerli Samsun halkı sizlere bulunduğunuz ve bulunduğumuz durumu birkaç kısa örnekle açıklamak istiyorum
2019 sözde Temmuz zammından sonra yani geçen sene bugün; en düşük maaş alan bir kamu emekçisi aldığı bir aylık maaşıyla 9 adet çeyrek altın alabilirken, yarın yanı ayın 15’de Çarşamba günü 6. 2 adet çeyrek altın alabilecektir.
Yine 2019 sözde Temmuz zammından sonra en düşük emekli maaşı alan emekli bir kamu emekçisi aldığı bir aylık emekli maaşıyla 6 adet çeyrek altın alabilirken, yarın yani ayın 15’de Çarşamba günden sonra 4.2 çeyrek altın alabilecektir. Şimdi kararı sizler verin, buna bir zammı yoksa kamu emekçisinin her geçen gün yoksulluğa gidişimi diyeceğiz.
Ülkemizde açlık sınırı an itibarıyla 2438 TL. yoksulluk sınırı ise 7942 TL.’dir. Bu ülkenin üreten ve bir kuyumcudan fazla ve peşin olarak vergi ödeyen 12 milyona yakın asgari ücretlilerinin aldıkları aylık 2334 TL. olup, açlık sınırından 100 TL. daha düşük ücretle çalışmaktadırlar. Yine kamu emekçileri içinde bulunan devletin ana unsurları olan sağlıkçı, mimar, mühendis, öğretmen, iktisatçı, avukat, tekniker, teknisyen, asker, polis ve vb. bütün memurları 7942 TL. olan yoksulluk sınırının altında ücret almaktadırlar. Yllarca bu büyük millete hizmet edip emekli olanlarımızın %80’i açlık sınırının altında emekli maaşı almaktadırlar.
Şimdi yandaş medyaya soruyoruz? Bunun neresi müjde, neresi zamdır? Elinizi lütfen vicdanınıza koyunuz. Halkı kandırmayınız.
Sayın iktidar “İşçiyi, memuru emekliyi enflasyona ezdirmedik” nutukları atmayın, hedeflenen enflasyon rakamlarına imza atan yandaş sendikalar ise kendilerinin de inanmadığı “Tarihi başarı” hikayeleri uydurmasınlar.
Herkesin bildiği üzere, maaşların enflasyon oranında artırılması demek normal şartlarda sıfır zam demektir. Emekçilerin, işçinin, esnafın, emeklinin, çiftçinin her geçen gün yoksullaşan gidişatını ekonominin dibe vuruşunu 4 aylık Covit 19 salgınına bağlayamazsınız.
Öte yandan elbette ki geliri eriyen, yoksulluğu artanlar sadece kamu emekçileri değildir.
Pandemi ile gittikçe derinleşen krizin yükü, artan hayat pahalılığı ve işsizlikle dar gelirlilerin, ücretli kesimlerin omuzlarına yıkılmak istenmektedir. Pandemi gerekçesi ile açılan ekonomi paketleri ile sermayeye-patronlara ‘Kalkan’ olunurken, emekçi kesimlerin elindeki son haklara da göz dikilmektedir.
Oysa içinde bulunduğumuz olağanüstü koşullarda 4 milyon 400 bin aileye adeta sadaka verircesine bir defaya mahsus 1.000 TL. ödenen, 4 milyon işçiye ise kendi fonundan asgari ücretin yarısı kadar ücretsiz izin ‘desteği’ aktarılan, çarpan etkisi ile şişirilerek halka yıkılan, patronların neşesini yerine getiren paketler çözüm değildir.
Tek çözüm dünyanın pek çok ülkesinde olduğu gibi devam eden olağanüstü koşullardan en çok etkilenen kesimleri koruyucu sosyal devlet politikalarının hızlı bir şekilde hayata geçirilmesidir.
Bunun da yolu 2020 yılı bütçesinin revize edilerek dar gelirli, yoksul, ücretli küçük esnaf ve çiftçilerimizin yurttaşlık haklarını koruyacak, gelirlerinin insanca bir yaşam seviyesine yükseltilmesini sağlayacak ek bir bütçe yapılmasından geçmektedir.
KESK Dönem Yürütmesi Adına
Suat YILDIZ
TÜM BEL-SEN Samsun Şube Başkanı