Gazeteci ve, Samsunspor sevdalısı Mehmet Soykan’ın vefatı  üzerinden tam 100 gün geçti. Olayın sıcak günlerinde arkasında ağıtlar yakıldı, günlerce mezarı ziyaret edildi, resimler çekildi.Anısına toplantılar düzenlendi…

Özellikle de siyasiler  sözler verdi. Güzel sözlerdi. Herkesin beklediği, alkışladığı, Mehmet Soykan için yapılaması gereken sözlerdi.

Ancak  ailesinin hiçbir kimseden talebi olmadı.

O verilen sözlerin hiçbiri yerine getirilmediği gibi, insanların “Evi, parayı aldılar, rahatları yerinde”yakıştırmalarına maruz kaldılar…

Ailece insanlara gerçeği anlatmaktan yoruldular. Dedik ya ailenin en ufak talebi ve beklentisi yok…

Önceki gün Mehmet Soykan’ın ablası eski gazeteci  Kevser Soykan sosyal medya üzerinden zorunlu bir açıklama yapma gereği duydu…

Yıllardır siyasilerin içinde çalışan biri olarak, konuyu ilk duyduğumdan andan bu yana, ben onların ciğerini bilirim, hepsi yalan dememe rağmen, bu işe önayak olanlar ve yeğenlerim bana, bundan geri dönüş yok, basının önünde açıklandı, yaparlar dediler, o yüzden sustum. Umarım gerekli yerlere ulaşır bu mesaj ve muhataplarda bir anlık da olsa bir utanma duygusu oluşur.

Kardeşimin ölüsünü bile reklam aracı yaptılar. Ben buna hiç şaşırmadım ama engel de olamadım. Bu mesajı çok daha önce yazacaktım ama durdular beni.

Mehmet’in ölümüyle, arkadaşları iyi niyetli olarak bir şeyler yapmak istediler Mehmet’in küçük kızı için. merkez ilçe belediye başkanları ile görüştüler, birtakım sözler verildi onlara. İlkadım Belediyesi bir ev, Atakum Belediyesi 40 bin TL, Tekkeköy Belediyesi 20 bin TL, Canik Belediyesi vergi borçlarını ödeme sözü verdiler.

Tam 99 gün geçti ve bu sözler aile olarak üzerimize yapıştı. Siyasilerin her söylediklerini yapılmış zanneden insanların ülkesinde yaşadığımız için, bizi tanıyan tanımayan herkes ev ve paraları aldığımıza inandı ve her yerde konuşulmaya başlandı.

BİZ KİMSEDEN BİR ŞEY İSTEMEDİK, ALMADIK DA.

Mesajı yazıyoruz çünkü üzerimizdeki bu çirkin görüntünün silinmesini istiyoruz.

Sizler için reklam konusu olabilir ama biz o günden bu yana gittikçe büyüyen bir yangının içindeyiz, üstüne bir de bu söylentiler.

Şimdi istediğimiz, evet söz verdik ama hiçbirini yerine getirmedik demeniz.

Evet biz o tertemiz insanı ve acılı aileyi kendi hırslarımıza alet ettik demeniz.

Evet biz siyasiler için ölülerin, acıların, insanların önemi yok, reklam reklamdır, iyisi kötüsü olmaz demeniz.

Evet sizi yaraladı ama bizim de işimiz bu, bizim için her şey oy demek, buradan birkaç oy alabilirsek ne mutlu bize demeniz.

Evet bugüne kadar bir sürü acıların üstesinden gelmiş bu aile bizim için önemli değildi, biz günün koşullarını değerlendirdik, yarın yine aynı şey olsa yine aynısını yaparız demeniz.

Tabii ki bunların hiçbirini demeyeceksiniz, tabii ki bizden özür dilemeyeceksiniz, bunlar sizler için çok normal.

Bizim üzerimizdeki bu lekeyi silin, o bize yeter. Tekrar ediyoruz, biz kimseden bir şey istemedik almadık da. Bu olaydan nemalananlar, sözümüz sizlere.

O gün konuyu haber yapan gazetecilerin arasından bu gün de bunu haber yapacak yürekli bir gazeteci çıkarsan ne mutlu bize.

Mehmet olsa bunu haber yapardı çünkü